Yezid’in sonu

Yezid, bir gün ava çıktı.
Şam’ın dışında gezinirken,
Çok güzel bir Ceylan gördü.
Yalnız başına peşine düştü.
Ceylan onu uzaklara götürdü.
Sonra da gözden kayboldu.

Yezid, acıkmış ve susamıştı,
Susuzluğunu gidermek için,
Rastladığı ilk köylüden su istedi.
Köylü ilgi göstermedi.
Yezid bu duruma çok kızdı.
“Kim olduğumu bilsen
Saygıda kusur etmezdin”
 dedi.

Köylü, “Kimsin kardeş” diye sordu.
Yezid, “Senin Halifen ve Emirin
Muaviye oğlu Yezid’im”
 dediğinde,
Köylü öfkelendi.
“Sen Hüseyin’in katilisin” diye
Yezid’e kılıçla saldırdı.

Kılıç Yezid’in yerine,
Atının başına değdi.
At ürkerek kaçmaya başladı.
Yezid’in eğeri ters döndü.
Ürken at Yezid’i kayalara çarparak,
Paramparça etti…
Birkaç gün sonra at bulundu.
Yezid’ten geriye ise,
Sadece ayakları kalmıştı.

Ayağına cenazeymiş gibi,
Tören düzenleyip defin ettiler.
Sonraları mezarının olduğu yeri
Şehir çöplüğüne çevirdiler.
Bir süre sonra ise,
Pis koku yayması nedeniyle,
Üzerine cam fabrikası kurup
Faydalı olmasını istediler.

Ne garip tecellidir ki;
Mühendisler ve mimarlar,
Fabrika için ne yaptılarsa,
Cam eritme fırını hep,
Yezid’in mezarına denk geldi.

Şimdilerde de Yezid’in,
Mezarı diye bilinen yer,
Şam’ın biraz dışında
O cam fabrikasının
Koca fırınının tam altında
Bulunan yerdir…
Emevi Cami’nin de,
Oldukça yakınındadır

Kıssadan hisse:
Bence bu seferlik,
Siz her şeyi anladınız…
Neye niyet neye kısmet.
Ne kıssaya ne hisseye,
Pek de gerek yok…
Yezid’in sonu belli.
Kesin bilgi…
Demem odur yani…

Kerbela Cumhuriyeti

Bu satırlardan söyledim,
Bugün piyango yazacaktım.
Olmadı…
Neden olmadığı malum.

Yezid’in valisi İbn-i Ziyad
Ordusunu gönderdi.
Bize dokunmadılar ancak,
Komşunun evini bastılar.
Hurmala bin Kâhil,
Ömer bin Sa’d’ın emriyle
Ali Asgar’ı okla vurdu…

Yetmedi…
Şimr bin Zi’l Cevşen’in emriyle,
Gazlarla hücuma geçtiler.
Her taraftan ok ve mızrak geldi.
Sarı basın kartına,
Kıpkırmızı kan bulaştı.
Hal böyle olunca da,
Piyango yazalım derken,
Piyango bize çıkmış oldu…

Hepsini seyrettiniz.
Hem de canlı canlı…
Hem de kanlı kanlı…
Kerbela’ya döndü Türkiye

Ne diyeyim daha,
Cumhuriyet’in kurulduğu gün,
Türkiye Kerbela’ya dönmüşse,
Yezid azgınlaşmışsa,
Yazsan ne, yazmasan ne…

Piyangocu polis…

Çok değil 2-3 yıl önce,
İntihar eylemi yapacak,
Terör örgütü üyelerinin,
Üzerine atlayan,
Bombayı patlamadan yakalayan
Polislerden bahsediyorduk.

Bu polislerin bir bölümü de,
İngiliz MI5 ve Amerikan FBI’a,
Eğitim verecek kadar bilgiliydi.
Ne oldu onlara dersiniz?

Ya paralelci ilan edildiler,
Ya da safsata delillerle,
Görevden alınıp sürüldüler.
Daha ileri gidip atıldılar…

İşin geldiği nokta şudur:
Artık istihbarat ekipleri,
Takip ettikleri bombacının
Konuşmalarını dinleyen,
Fakat eylem yapacağını
Değerlendiremeyenlerle dolu.

İşin daha da ilginci var.
İzmir’de Çiğli, Konak,
Bayraklı, Buca ve Bornova’nın
Belirli mahallelerinde,
Örgütler sözde üstünlük,
Sağlamış olacak ki,
Artık polisin bu bölgelerden,
Zırhlı araçlarla geçmeleri için,
Uyarılar yapılıyor…
Sanırım Oslo ve sürecinde verilen,
Tasfiye sözlerinin gereğidir bunlar.

En tirajikomik olanı ise,
Artık sahada aktif istihbarat,
Toplayamayan istihbarat birimleri,
İnternet sitelerini takibe alarak,
Güya istihbarat topluyorlar…
Bir de bu tasfiyelerin,
Polislere getirdiği ek yük var.
Ne siz sorun, ne ben diyeyim…

Polis merkezlerinde daha önce,
12 saat çalıştıktan sonra,
24 saat dinlenen 10 personel varken,
Şimdi en fazla 5-6 personel var.
Örneğin vatandaşın karakola gelmeden,
İfade alınması gerçekleştirilemiyor.
Bütün bunların tuzu biberi gibi,
Son bir aydır emniyetin gündeminde,
Sadece piyango bileti satmak var…

Polis, resmen vatandaşla,
Karşı karşıya kalırken,
Satılmayan biletlerin paralarının,
Kendilerine ödetme tehdidi,
Ayyuka çıkmış durumda…

Bu şehirde karakol duvarına,
Bomba koyup kaçtılar,
Otobüs yakıp kaçtılar,
Ama hala failleri ortada yok.

17 Nisan’da yapılacakken,
Ay sonuna ertelenen,
Şu piyongo işini,
Gelin bir dahaki yazıda,
Biraz daha deşelim…
Kim bilir neler çıkacak?

Gizemli anketçi

Gizemli ev araması,
Birilerinin keyfini kaçırdı.
Unutmadık, takipteyiz,
Yakında pazara düşer…

Geçelim başka konuya.
Gizemli anketçilere.
Ya da anketçi kılığında,
Vatandaşı fişleyenlere.

Olay Karabağlar’da geçiyor.
Vatandaş Tonguç S.
Evinde otururken,
Kapı zili çalınıyor.

Hayırdır deyip açıyor.
Karşısında bir anketçi.
Öyle tanıtıyor kendini.
Adı da Dündar K.

Eski Bakan Binali Bey,
Ve onun çalışmaları için,
Anket yaptıklarını,
Soru soracağını söylüyor.

Dündar K.’nın isteğini,
Tonguç S. reddediyor.
İşte ne olduysa,
Bundan sonra oluyor.

Tam kapıyı kapatırken,
Adresinin telefon ile,
Başkasına verildiğini duyuyor.
Yeniden kapıyı açıp soruyor;
“Benim adresimi neden
ve kimlere veriyorsun?”

Anketçinin yanıtı ilginç:
“Benim kim olduğumu,
Daha yeni öğreneceksin.
Bu işten yakanı kurtaramazsın…”

Al aşağı ver yukarı,
Apartman boşluğundaki kavga,
Komşuların da karışmasıyla,
Yeşilyurt Karakolu’nda biter…

Ortada şikayetçi var,
Ortada bal gibi tanık var,
Ama ne oluyorsa işte,
Araya “büyük” abiler giriyor.

O eski bakan filan müdüre,
Filan müdür falan amire,
Falan amir de karakola,
“Tatlıya bağlayın” diyor…

İş tatlıya bağlanıyor.
Nasıl?
Şikayetçi Tonguç S.
“Bunlarla uğraşamam” diyor,
Şikayetinden vazgeçiyor…

Kıssadan hisse;
Her kapınızı çalıp,
Anketçiyim diyene,
Siz siz olun inanmayın.
Sizi fişlemek isteyen,
Oyunuza karışacağını düşünen,
Birileri hep olabilir.
Oyunuz namusunuzdur.
1 Kasım’da sandığa gidip,
İstediğiniz gibi kullanın…

AK Toros

Başbakan “Beyaz Toros” dedi.

Herkesin aklına geliverdi.

Korku salan yılların,

Korkunç anıları depreşti…

Hepimiz bitti sanıyoruz ya,

Aslında değişen bir şey yok…

Dün beyaz Toros vardı,

Bugün ise başkaları…

Yer: Bayraklı

Tarih: 22 Nisan 2015.

Turan Mahallesi 1649 sokak.

Numarası bende saklı.

Sahibi Çetin E. olan

Dubleks evin giriş katı.

Saat: 19.00 sıraları

Üç sivil giyimli şahıs,

Yanlarında muhtar ya da,

Benzeri hiçbir tanık olmadan,

Mutfak penceresinden daldılar…

Yaklaşık bir saat içeride kalıp,

Hiçbir şey olmamış gibi,

Geldikleri gibi gittiler…

Giderken tek yaptıkları,

Hukuksuz işlerine tanık olan

S.M. ve A.Ş. isimli kadınlara,

Buraya geldiğimizi 

kimseye söylemeyin” demeleriydi.

Öyle dediler ama,

O civardaki bir işletmenin,

Güvenlik kamerasına,

Yakalandıklarını anlamadılar…

Her nasıl olduysa,

Birileri de şikayetçi oldu.

Konuya bir başka polis birimi,

Bayraklı Polis Merkezi baktı.

Dosya numarası 2015/581…

Gittikçe büyüyen olaya,

Polisin ardından savcılık,

El koyup soruşturma başlattı.

Cumhuriyet Savcısı Ö.E. eliyle,

Kamera görüntüleri bile,

Toparlanıp dosyaya girdi.

Hem öyle toparlandı ki,

Dubleks eve mutfak camından,

Gizlice girenlerin kullandığı,

Aracın emniyete ait olduğu,

Trafik şubesinden bile onaylatıldı.

İşin ilginç yanı,

Bunca tehlikeyi göze alan,

Ellerinde telsizli sivillerin,

Depodan birşey almadan çıkmaları…

İnsanın aklına doğal olarak,

Bir şey almadılar ise acaba,

İçeriye bir şey mi koydular?”

Demek gelmiyor değil…

Ama asıl korkunç olan,

Sürekli gizlenmeye çalışılan,

Bu ve benzeri olayların,

Gün geçtikçe çoğalacağı korkusu…

İşte bu yüzden de,

90’ların “Beyaz Toros”larının,

Yerini daha çağdaşı olan,

AK Toros”ların aldığı görülüyor.

Bekleyelim bakalım,

Arkasından ne iş çıkacak?