Kim paralel?

Ben paralelim…
Haberim olmadı ama öyleymiş…
Sevinmeyin…
Siz de her an olabilirsiniz.

İşin ilginç yanı bunu söyleyen,
Cahil halk değil, yarı cahiller…

Türkiye güzel ülke.
Bu güzelliğini tek bozan,
Muhalifseniz, tu kaka olmanız.
Hep iktidardan yana olacaksınız…

Ülke iyi yönetilmiyor derseniz,
Dün Ergenekoncu derlerdi,
Ondan daha önce komünist falan.
Bu gün de paralelcisinizdir…
Devletin hep düşmana ihtiyacı var.
Söylediklerinize bakılmaz bile…

İzmir’de devlet topal desem şimdi,
Paralelciliğim tescillenir.
Olsun yine de diyeyim;
İzmir’de devlet topal…

İki örnekle topalı açıklayayım.
Birincisi:
Bodrum’da büfe soyulur…
Hırsızlık zanlıları,
G. Ö., H, O., A. M. A, T. K ve A.Ç
Işıkkent ve Örnekköy’de yakalanır.
Sonra ne mi oldu dersiniz?
23 Ocak 2016 günü,
Nezarethanenin demir parmaklığını,
Kırarak ortadan kayboldular…

İkincisi;
AKP Karşıyaka İlçe Başkanlığı’na,
Çamdibi Polis Merkezi Amirliğine,
Altındağ MHP Temsilciliği’ne,
Terör eylemleri gerçekleştirildi.
Şüphelilerden biri kadındı.
Ve MLKP üyesi olduğu söylenmişti.

Geçtiğimiz hafta İzmir Valiliği,
Eylemlerin faillerinin kaldığı,
Hücre evinin tespit edildiğini,
Ve operasyon yapıldığını duyurdu.

Hep birlikte sevindik…

İşin aslı öyle değilmiş…
Ufuk Mahallesi’ndeki evde,
Ev sahibi kiracılardan ses çıkmayınca,
Camı kırarak içeri girer.
Yatakların altında patlayıcı,
Silah, şarjör, mermiler ile,
Örgütsel doküman olduğunu görür.
Durumu damadına söyler.
Birlikte karakola giderler…

Yapılan incelemede;
Bir kalaşnikof ile birlikte,
Bomba yapacak malzeme bulunur.
Olay yerine en yetkililer gelir.
Sivil giyimlidirler…
Ev sahibi “sizi tanımam,
buraya karakol amiri gelsin…”
diye tutturunca iş karışır.
En sonunda eve girilir ve
Malzemelere el konulur.
Sonra da işin reklam kısmı…

Şimdi bunları yazınca,
Ben paralelim…
Yazmasam?
Mahallenin uslu çocuğu…

O profesör dedi ya,
“Cahillerden korkmam” diye.
Ben de korkmam…
Okumuşlardan da korkmam…
En çok korktuklarım,
Koltuk uğruna yalan söyleyip,
İftira atmayı becerenlerdir.
İşte onlar yarı cahildir.
Kendinizi mutlaka koruyun…

Evlat acısı

Aslında emekli olabilirdi.
İki evladı vardı okuyan.
O yüzden çalışmalıydı…
İzmir’deydi, sabrediyordu.
Arkadaşları severdi.
Dostluğuna güvenirlerdi.
Gülünce güzel gülerdi.
Kalender adamdı vesselam…
Adına geçici görev dediler.
Haydi bakalım Şırnak’a…
Memleketin her yeri bizim dedi,
Topladı çantasını vurdu yollara…
Hainler fırsat bekliyordu.
Şırnak’ta olay yeri incelerken,
Keskin nişancı tüfeğinden,
Çıkan kurşun şehit etti…
Cemil Koç’tu adı.
Koç gibi gitti, şehit olup döndü.
Arkadaşları omuzladılar,
Sloganlar yeri göğü inletti.
İşte o sıralarda,
Kalabalığı içinde,
Evlat acısı yaşayan anne,
Daha fazla dayanamadı…
Cemilim, Cemilim derken,
Anne Saniye Koç da,
Fenalaşarak hastaneye kaldırıldı.
Anne yüreği, acılıydı…
Bir gün, iki gün, üç gün.
Sonuçta dört gün dayandı.
O da veda etti gitti bu dünyaya.
Oğluyla buluşmaya gitti…
Tam da bunları düşünürken,
Havaalanındaki toplantısını,
PR çalışmasına döndüren,
Acıyı politika yapanlar geldi aklıma.
Bu ülkenin polisi, askeri,
Toprağın üzerine bir bir düşerken,
Daha birinin kanı kurumadan,
Bir başka şehit haberiyle sarsılırken,
Patlayan bombalarla,
Sivil yüzlerce insan ölürken,
“Biz bu işi Oslo’da başlattık,
Elimize yüzümüze bulaştırdık.
Bu yüzden istifa ediyoruz.”
Demeye bile cesaret edemeyen,
Akıl almaz basiretsizleri görünce,
Bir daha yıkıldım…
Siz ne düşünürsünüz bilmem,
Ama benim için, Saniye Anne de,
Oğlu gibi şehidimizdir…
Hem de en alasından hak ederek,
En acısını içinde yaşayarak…

İki hikaye

Ölüm adamın karşısına çıktı
Üzgün bir ifadeyle dedi ki;
“Bugün, senin son günün…”
Adam hüzünlü gözlerle baktı,
“Ama ben hazır değilim” dedi.
Ölüm başını sallayıp,
“Bugün listemde ilk sensin” dedi.
Adam bir an düşündü,
“Peki o zaman… Gitmeden önce,
Gel oturalım bir kahve içelim” dedi.
Ölüm duraksadı.
“Tabi… Seni mi kıracağım” dedi.
Adam, ölüme kahve ikram etti.
Kahvesine uyku hapı attı…
Ölüm kahveyi içti,
Derin bir uykuya daldı…
Adam, ölümün listesini aldı.
İsmini ilk sıradan silip,
Listenin sonuna koydu…
Ölüm bir süre sonra uyandı.
“Sen, bugün bana,
Çok şefkatli davrandın.
Şefkatinin karşılığında,
Bugünkü listenin,
Sonundan başlayacağım” dedi
Kıssadan hisse.
Uyanık olduğunu sanma.
Uyanıklığın sonun olabilir…
***
Artık huzurevinde yaşayan
Adamlar aralarında konuşuyormuş.
Tartıştıkları konu ise,
“Azrail geldiğinde ne yapacağız?”
Uzun süren tartışma sonunda,
Vardıkları karar şu olmuş:
“Azraili gördüğümüz an,
Bebek taklidi yapacağız.
Azrail de bizi bebek sanıp,
Elbette dönüp gidecektir…”
Herkesin onayladığı karar sonrası,
Bir gece Azrail kapıyı çalmış.
Adamlardan biri, “aguuuu”,
Bir diğeri “ıngaaa”,
Sonuncusu da “mammaaa” deyip,
Azraili kandırmaya çalışmışlar.
Durumu anlayan Azrail,
Moralleri bozulmasın diye,
Adamlara yaklaşıp,
“Hadi bakalım bebekler,
Hep birlikte attaaa” demiş…
Kıssadan hisse;
Yaşınıza göre davranın.
Kandırmaya kalkarsanız,
Kandırılırsınız…

Kim kimi sattı?

Tüpraş
Türk Telekom
Petkim
Tedaş
Tekel
Etimaden
İgsaş
Erdemir
Seka Kastamonu işletmesi
Seka Balıkesir işletmesi
Sümerbank Nazilli Fabrikası
Kuşadası Limanı
Sakarya traktör fabrikası
Taksan takım sanayi
Trabzon limanı
Tümosan
Eti krom
Araç muayene istasyonları
Başkent elektrik
Petrol Ofisi POAŞ
Manisa pamuklu mensucat
Çayeli bakır işletmeleri
Et balık kombinaları
Eti elektrometalurji
Kütahya, Kastamonu, Kırşehir
Turhal, Yozgat, Çorum
Amasya şeker fabrikası
Şekerbank
Gerkonsan
Seka Aksu işletmesi
Seka taşucu tersane arazisi
Sümer Holding taşınmazları
Sümerbank Adıyaman işletmesi
Eti gümüş
Ataköy turizm, otel, marina
Tügsaş Samsun gübre
Bergama iplik fabrikası
İskenderun demir çelik
Ereğli, Yarımca limanı
Yarımca porselen
Kırıkkale boru fabrikası
Seydişehir alüminyum
Tekel tuz işletmeleri
Çimento fabrikaları
İnegöl kibrit fabrikası
Büyük Tarabya Oteli
İzmir Büyük Efes Oteli…

Doksan yıllık enkazdı.
Tamamını ortadan kaldırdılar…
Yerini ne ile doldurduklarını,
Merak ediyorsunuz elbette…
Bakınız o zaman.
Nereye mi?
Miami’ye, hapishaneye…

Habur’da DİSK vardı…

AKP İzmir İl Başkanı
Bülent Delican demiş ki;
“Büyükşehir’de İZELMAN,
PKK yuvası haline gelmiş.
İZELMAN kadrolarındaki
Vatansever işçiler rahatsız.
Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu’nun bu konuya
El atması gerekir…”

AKP İl Başkanı unutmuş.
Öyle ise anımsatalım…

Tarih 20 Ekim 2004.
Türkiye’nin Habur Sınır kapısı.
İktidarda AKP hükümeti var.
Kendince “barış” istiyor.
Adına da “demokratik açılım süreci” demiş.

Irak’ın Mahmur Kampı’ndan
Ve Kandil’den Türkiye’ye gelerek,
Habur’da güvenlik güçlerine,
34 PKK’lı teslim oluyor.
Sınır kapısının içinde,
Çadırdan kurulmuş adliyede,
İfadeleri alınıyor…

Savcılık tarafından sorgulanan,
34 kişiden 29’u serbest,
5’i ise tutuklanmaları istemiyle,
Mahkemeye sevk edilmiş.
5 örgüt üyesiyle ilgili yazışmaların
Yanıtı bekleniyordu.
Sonuç;
Nöbetçi mahkemeye sevk edildiler.
İfadeleri alındı,
5 PKK’lı da serbest bırakıldı.

34 PKK’lıyı sorgulayan savcılar,
Her kişiye ortalama 10 dakika ayırdı.
Sorguları 4 saatte tamamlandı.
Serbest bırakılan 34 PKK’lı,
DTP otobüsüne binerek,
Silopi’ye doğru yola çıktı.
Kahraman gibi karşılandılar.
Diyarbakır’da şölen yapıldı…

Sonra “anlaşma” bozuldu…
Tıpkı daha sonra,
AKP’den milletvekili adayı,
İl yöneticisi, meclis üyesi,
Hatta para kaynağı işadamlarının,
“Paralelci” ilan edilmesi gibi…

Delican’a kalsa bütün bunlar,
AKP iktidarında yaşanmadı.
Uzaylılar yaptı, haa bir de,
Saftılar, kandırıldılar…

Ahaliyi iki torba makarna,
Otuz torba kömür ile,
Kandırmaya alışkın olduğundan,
Emekçilere de diz çöktürüp,
Biat ettiririz sanıyor…

Oysa azıcık DİSK tarihi okusa,
Abdullah Baştürk’ü,
Kemal Nebioğlu’nu,
Kemal Türkler’i bilse,
Ne DİSK’in, ne üyelerinin,
Değil kömüre, makarnaya,
Hiçbir iktidara biat etmeyeceğini,
Çok iyi bilirdi…

Bütün bunları bilerek yapıyor.
İsteyerek tahrik edip suçluyor.
DİSK’e saldırmasının nedeni,
Aslında tam da budur.
Karşısında biat etmeyen,
Direnen, haykıran hiç kimse,
İstememesindendir…