Adaletin temeli

15 Temmuz kalkışmasından bu yana yaklaşık 32 bin kişi tutuklanmış. 70 binin üzerinde kişi için de işlem yapılmış. Rakamlar Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a ait.

Aynı dönem içinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile el konularak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen şirket sayısı ise iki yüzün üzerinde. Bu rakam Türkiye’nin en büyük holdinglerinden Koç ve Sabancı’ya ait şirketlerden bile fazla sayıda.

Ortada ucu açık bilinmezlik var.

***

Yabancı bir firma, ortaklarının bir bölümünün muhalefet etmesine rağmen birkaç yıl önce Türkiye’de yatırım yapma kararı alıyor. Fabrikalar kuruyor, üretime başlıyor. Kısa sürede piyasanın önemli tedarikçileri arasında yer alıyor. Gel zaman git zaman ürünlerinden 3 milyon dolara varan alım yapan Türk firmasının kararname ile TMSF’ye devredildiğini öğreniyor. Firmanın yetkilisi ile hukukçusu, alacaklarının ne olacağını ve tahsilatın nasıl yapılacağını öğrenmek için TMSF’ye gidiyor.

Aldıkları yanıt ilginç…

Biz de ne olacağını bilmiyoruz. Hele siz biraz daha bekleyin…”

Bu yanıtı alan yabancı firma, Türkiye’de yapmayı düşündüğü yeni yatırımları hemen durduruyor. Sermayesini de Türkiye dışına çıkarmaya hazırlanıyor…

***

15 Temmuz kalkışmasından kısa süre önce, yatırımlarını genişletmek isteyen bir başka firma, ortaklarından şirket sermayesine nakit katkıda bulunmalarını istiyor. Ortaklardan biri, elindeki 5 milyon lira değerindeki arsasını satışa çıkarıyor. Bir başka işadamı da parayı verip arsayı alıyor. Darbe kalkışmasından hemen sonra arsayı satan işadamının mal varlığına el konuyor. Doğal olarak da satış işlemi şaibeli görülüp iptal ediliyor. Ancak 5 milyon lira ortada yok. Varsa da henüz bulunabilmiş değil. Zarar gören, arsayı satın alan işadamı.

Hem parasından oluyor, hem de parasını nakit ödediği arsadan…

***

Ev hanımı olan kadın, eşinin önce memuriyetten atılması, ardından da tutuklanmasını gözyaşları ile izlerken başına daha büyük bir sıkıntı geliyor. Eşinin bütün banka hesapları dondurulmuş. Evi kira, okullar açılıyor ve iki çocuğunun okula gitmesi gerek. Bankaya gidiyor kapılar duvar. Valiliğe, savcılığa gidiyor nafile. Ev sahibi kirasını istiyor. Çocuklar elbise, ayakkabı, defter kalem istiyor. Elde avuçta yok. Üstüne üstlük eşinin bir başka ilde kirada olan evinin bankaya yatırılan kira gelirlerine de el konmuş durumda. Kirayı elden istese yasa gereği belli miktarın üzerindeki kira tutarının banka dışında ödenmesi de yasak.

Yani, sıfıra sıfır elde var sıfır.

***

Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkün. Komşumuz, akrabamız, bir tanıdığımızın tanıdığı benzeri durumu yaşıyor. Yaşadıklarımız, geleceğimizi şekillendirirken ne kadar ders almamızı sağlayacak pek kestiremiyorum ama ekonomik göstergelerin neden aşağıya doğru gitmekte olduğunu biraz açıklar sanırım.

Bir hukukçu ile sohbet ediyorum. Çok şaşkın. “Hiçbir darbe döneminde mal ve mülk ile ilgili bu kadar karar alınmış değil. Türkiye tarihinde mülkiyet için özellikle de gayrimüslimler üzerinden alınmış kararlar var. Onlar da yıllar sonra başımıza bela oldu. Mahkemelerin işi çok zor. Mal-mülk üzerinden yürütülen işlemler Türkiye’nin başını her zaman ağrıtmıştır, bundan sonra da ağrıtacağını yaşayarak göreceğiz. Hem adalet mülkün temeli deyip hem de mülkiyet hakkını hiçe sayarsanız, devletin temelini sarsarsınız” diyor. Avukatların, özellikle de bu davaları almak istemediğini, pek çoğunun, kendilerinin de aynı suçlamayla karşı karşıya kalma korkusu yaşadığını da ekliyor.

***

Ve başka bir sıkıntı.

Binlerce, belki de yüz binlerce isimsiz ihbar yapılıyor.

Gözünün üzerinde kaşı var” diye yapılan ihbarlar güvenlik güçlerinin işini düşünülmeyecek kadar artırıyor. İhbarı ciddiye almasanız terör örgütüne yardımdan soruşturma geçirmek, ciddiye alsan masum insanların canını yakmak olasılığı var.

Kin var, intikam var.

Bir de ihbarcılıktan zevk alanlar…

Yorum bırakın